


Confession time. I sometimes regard myself as a border-line alcoholic. I love the different personalities of each drink, complimenting various moods, celebrating when you're up, easing the pain when you're down. As one of my favorite directors Luis Bunuel said, "If you were to ask me if I'd ever had the bad luck to miss my daily cocktail, I'd have to say that I doubt it; where certain things are concerned, I plan ahead." And so does Alex Waldman.
I was introduced to Alex's bar by good friends of DJ. G. It was an especially cold night so once we made ourway in, it felt like a small, candle-lit brick cave, giving us sanctuary. The very first thing that grabbed my attention was the old-fashioned champagne glasses, which I've always adored, hanging above the bar. I had never spotted them in Istanbul before. Ok... this place was going to be different. As we approached the bar, we were drawn to the colorfully labeled bottles of home-made bitters and syrups, resembling a labratory. And when you look up, you'll see Alex in a tie or a bow-tie, preparing a concoction as calmly, slowly and meticulously as a chemist.
In a city where the cocktail menus are restricted to the usual suspects like mojitos and margheritas, where bartenders don't even know the difference between a dry and a dirty martini, Alex's bar is quite refreshing indeed. He is a knowledgable craftsman who wants to give your money's worth. And you and I both know that any kind of alcohol costs in this town. Alex not only respects the culinary art of making a cocktail, but also his patrons' well-deserved satisfaction.
So you see, this bar is not for those who drink to get drunk, but for enthusiasts who take pleasure with each sip. This bar with no name is a sophisticated place that knows how to give you just that. I'm excited to share it with Cey for the first time tonight. And I can't wait to have a Gin(ger) Thing or a Daiquiri. Until next time, cheers!
PS: The bar is located on Gonul Sokak, turn right from the corner of Adidas on Istiklal. Closed Sundays and Mondays.
İtiraf zamanı. Bazen kendimi alkolik olma sınırlarında görüyorum. Hoşuma gidiyor her içkinin farklı bir kişiliği olması, değişik modlara ayak uydurması, siz neşeliyken sizinle kutlayıp moraliniz bozukken teselli etmesi. Favori yönetmenlerden Luis Bunuel'in dediği gibi, ''Günlük kokteylimi kaçırma gibi bir talihsizlikle karşılaştığımı soruyorsanız, hiç zannetmiyorum. Bazı şeyler söz konusu olduğunda, önceden planlarım herşeyi.'' Alex Waldman gibi.
Alex'in barıyla DJ.G'in yakın arkadaşları tarafından tanıştırıldım. Buz gibi bir akşamdı ve içeri zar zor girdiğimizde mum ışıklarıyla aydınlatılmış, ufacık, tuğla bir mağara gibi gelmişti, bize bir sığınak verircesine. İlk gözüme çarpan barın üzerinde asılı, ezelden beri bayıldığım eski moda şampanya kadehleriydi ki Istanbul'da daha önce hiç rastlamamıştım. OK, burası farklı bir yerdi. Rengarenk etiketlenmiş şişe şişe ev yapımı şuruplar çekti bizi kendilerine adeta, bir labrotuarı anımsatan bara yaklaştığımızda. Kafanızı kaldırdığınızda ise kravat veya papyon takmış Alex'i, bir kimyacı gibi yavaş, sakin ve pür dikkat bir karışım yaparken göreceksiniz.
Kokteyl menülerinin mojito ve margherita gibi doğal şüphelilerden oluştuğu, barmenlerin dry ve dirty martini arasındaki farkı bile bilmediği bir şehirde, Alex'in barı taptaze bir konsept. Size paranızın hakkını vermek isteyen bilgili bir usta, ki hepimiz farkındayız bu şehirde her türlü içkinin ne kadar yüksek bir bedeli olduğunun. Alex sadece kokteyl yapma sanatına değil, aynı zamanda müşterilerinin hakettiği memnuniyete de saygı gösteren bir kişilik.
Anlayacağınız burası sarhoş olmak için içenlerin yeri değil. Burası, gerçekten her yudumdan zevk almak isteyenlerin barı. Bu isimsiz sofistike bar, işte aynen bunu nasıl yapacağını çok iyi biliyor. Bu akşam Cey'i ilk defa oraya götüreceğim için heyecanlıyım. Gin(ger) Thing veya Daiquiri içmek için de ayrıca sabırsızlanıyorum. Bir dahaki sefere kadar, şerefe!
NOT: Bar Gönül Sokak üzerinde, İstiklal'de Adidas'dan sağa sapın. Pazar ve Pazartesileri kapalı.
I was introduced to Alex's bar by good friends of DJ. G. It was an especially cold night so once we made ourway in, it felt like a small, candle-lit brick cave, giving us sanctuary. The very first thing that grabbed my attention was the old-fashioned champagne glasses, which I've always adored, hanging above the bar. I had never spotted them in Istanbul before. Ok... this place was going to be different. As we approached the bar, we were drawn to the colorfully labeled bottles of home-made bitters and syrups, resembling a labratory. And when you look up, you'll see Alex in a tie or a bow-tie, preparing a concoction as calmly, slowly and meticulously as a chemist.
In a city where the cocktail menus are restricted to the usual suspects like mojitos and margheritas, where bartenders don't even know the difference between a dry and a dirty martini, Alex's bar is quite refreshing indeed. He is a knowledgable craftsman who wants to give your money's worth. And you and I both know that any kind of alcohol costs in this town. Alex not only respects the culinary art of making a cocktail, but also his patrons' well-deserved satisfaction.
So you see, this bar is not for those who drink to get drunk, but for enthusiasts who take pleasure with each sip. This bar with no name is a sophisticated place that knows how to give you just that. I'm excited to share it with Cey for the first time tonight. And I can't wait to have a Gin(ger) Thing or a Daiquiri. Until next time, cheers!
PS: The bar is located on Gonul Sokak, turn right from the corner of Adidas on Istiklal. Closed Sundays and Mondays.
İtiraf zamanı. Bazen kendimi alkolik olma sınırlarında görüyorum. Hoşuma gidiyor her içkinin farklı bir kişiliği olması, değişik modlara ayak uydurması, siz neşeliyken sizinle kutlayıp moraliniz bozukken teselli etmesi. Favori yönetmenlerden Luis Bunuel'in dediği gibi, ''Günlük kokteylimi kaçırma gibi bir talihsizlikle karşılaştığımı soruyorsanız, hiç zannetmiyorum. Bazı şeyler söz konusu olduğunda, önceden planlarım herşeyi.'' Alex Waldman gibi.
Alex'in barıyla DJ.G'in yakın arkadaşları tarafından tanıştırıldım. Buz gibi bir akşamdı ve içeri zar zor girdiğimizde mum ışıklarıyla aydınlatılmış, ufacık, tuğla bir mağara gibi gelmişti, bize bir sığınak verircesine. İlk gözüme çarpan barın üzerinde asılı, ezelden beri bayıldığım eski moda şampanya kadehleriydi ki Istanbul'da daha önce hiç rastlamamıştım. OK, burası farklı bir yerdi. Rengarenk etiketlenmiş şişe şişe ev yapımı şuruplar çekti bizi kendilerine adeta, bir labrotuarı anımsatan bara yaklaştığımızda. Kafanızı kaldırdığınızda ise kravat veya papyon takmış Alex'i, bir kimyacı gibi yavaş, sakin ve pür dikkat bir karışım yaparken göreceksiniz.
Kokteyl menülerinin mojito ve margherita gibi doğal şüphelilerden oluştuğu, barmenlerin dry ve dirty martini arasındaki farkı bile bilmediği bir şehirde, Alex'in barı taptaze bir konsept. Size paranızın hakkını vermek isteyen bilgili bir usta, ki hepimiz farkındayız bu şehirde her türlü içkinin ne kadar yüksek bir bedeli olduğunun. Alex sadece kokteyl yapma sanatına değil, aynı zamanda müşterilerinin hakettiği memnuniyete de saygı gösteren bir kişilik.
Anlayacağınız burası sarhoş olmak için içenlerin yeri değil. Burası, gerçekten her yudumdan zevk almak isteyenlerin barı. Bu isimsiz sofistike bar, işte aynen bunu nasıl yapacağını çok iyi biliyor. Bu akşam Cey'i ilk defa oraya götüreceğim için heyecanlıyım. Gin(ger) Thing veya Daiquiri içmek için de ayrıca sabırsızlanıyorum. Bir dahaki sefere kadar, şerefe!
NOT: Bar Gönül Sokak üzerinde, İstiklal'de Adidas'dan sağa sapın. Pazar ve Pazartesileri kapalı.
* Photos by Basak Miller
No comments:
Post a Comment