Three years ago, on my very first night back in Istanbul, Mr. M and my sis took me out. I was feeling alright. I thought I didn't look too bad. As it got closer and closer to dawn, I self-doubtedly asked them if I looked "too jet-lagged or something?" No guy had tried to talk to me or order me a drink like they always did in New York. They nodded their heads "silly girl" and smiled. Mr. M squeezed my shoulder and stated, "Honey, this is Istanbul. Guys don't hit on girls here." I was perplexed. I struggled with this confusion for almost two years, but I believe I finally have a handle on it. If you would allow me to share with you my humble analysis...
In the old days, men used to be the hunters. They used to see a woman they liked and through various maneuvers, they would catch the girl like a gazelle. A man being a man. A woman being a woman. Sadly however, like an unseemly earthquake, a disaster of role reversal fell upon the city. And hungry for attention, desperate to survive the cold lonely nights, our sweet Turkish girls had to become the vicious hunters themselves. And men? Gazelles in lion costumes. Now how did it come to this extent?
As all humans do, I believe cultures have a subconscious as well. And despite all the American shows, all the fabulous new restaurants, all the renovated and re-renovated sidewalks, it is engraved in the Turkish culture's subconscious that girls should be "GOOD." This means that their priority should be marriage and having a baby. No flirting. No one-night-stands. No "casually dating to see where it goes." This unspoken pressure is the reason a man, no matter how handsome or charming, will get an ironic rejection when he makes a move on a girl who clearly got dressed up to meet someone.
This cultural, guilt-driven reflex of women is a huge blow to Turkish men's delicate egos, which have been excessively smothered and nurtured by their loving mothers, who made their sons to believe they are a gift to this planet. To protect this glorified self-image, men stopped taking a risk alltogether. No more hitting on a girl unless she is a guarantee. Consequent to the absence of male attention, women had to take action into their own hands and began tumbling towards guys like dominoes. Winking, smiling, starting up conversations, complimenting, texting, calling, following on every social network imaginable and so on and so forth.
On the surface, being chased by women- to such an extent that making a choice becomes a burden -appears to nourish the male ego deeper. By the same token, diligently chasing after their desire seems to make women stronger. On later stages of dating however, it proves to be a mere illusion. In fact, this anxious imbalance of gender roles paradoxically flourishes the femininity in men, not the ego. It nurtures the insecurity in women, not their strength. It is no wonder that we witness men, as frail as popped balloons, marrying possesive drill sergeants. This is also why they cheat on them. A desparate attempt to rebuild the equilibrium by trying to feel like a man again, whereas women seek the compassionate company of their girlfriends or obsessively try to rebuild their bodies to feel like a woman again.
The system is broken. And I've accepted it. Although I flirted with my own insecurities in the beginning, I realized that it has nothing to do with my intelligence, charm or beauty. I had to make a choice. Either play by the rules of the game, or be happily single. Grant it, I had my share of relationships through the loop-hole of social events (meaning if you are at a mutual event of a mutual friend, then a guy is more likely to make a move). Yet whether single or in a relationship, I refuse to play by these rules in the name of compromising my femininity, even if I miss the social act of flirting. I choose to feel and act like a woman.
On this Valentine's Day, I hope everyone goes back to their essence. Men act like gentlemen. Women act like ladies. What a relief it would be for everyone!
Üç yıl önce, Istanbul'a yeniden taşındığımın akşamı, Mr. M ve ablam beni dışarı çıkarttılar. Kendimi iyi hissediyordum. Fena da gözükmediğimi düşünüyordum. Şafak vakti git gide yaklaşırken, kendimden şüphe ederek sordum, ''Çok mu jet-lagged gözüküyorum?'' New York'taki gibi değildi. Hiç bir erkek ne benimle konuşmaya ne de içki ısmarlamaya çalışmıştı. İkisi de kafalarını, ''Ah zavallı kızımız,'' gibilerinden salladı. Mr. M omzumu sıktı ve acı gerçeği söyledi, ''Güzelim, burası İstanbul. Burda erkekler kadınlara yaklaşmaz.'' Anlayamamıştım. Bu kafa karışıklığım iki yıl sürdü, ama artık herşeyi net anladığımı düşünüyorum. İzin verirseniz bu naçizane analizimi sizlerle paylaşmak isterim.
Eski zamanlarda erkekler avcıymış. Beğendikleri kadını göze kestirir, değişik manevralarla kızı bir ceylan gibi yakalarlarmış. Erkek, erkek. Kadın, kadın. Ancak üzücü bir şekilde, tahmin edilmeyen bir deprem gibi, 'rol değişimi felaketi' şehri çarpıp geçmiş. İlgiye aç, soğuk ve yalnız geceleri tek başına geçirmemek için çaresiz cici Türk kızlarımız, vahşi birer avcıya dönüşmüş. Erkekler ise, aslan kostümlü ceylanlara. Peki bu raddeye nasıl gelinmiş?
İnanıyorum ki her insanda olduğu gibi, kültürlerin de birer bilinçaltı vardır. Ve tüm Amerikan show ve filmlerine, yeni açılan tüm muhteşem restoran ve barlara, yeniden ve yeniden yapılan tüm kaldırımlara rağmen, Türk kültürünün bilinçaltında kızlar daima, ''namuslu'' olmalıdır. Bu demektir ki öncelik her zaman evlilik ve çocuk doğurmak. Flört yok. Tek gecelik ilişkiler, sakın. ''Çıkıyoruz bakalım nereye kadar,''lar ha-şaaa. Biriyle tanışmak için süslenip püslenmiş bir kızın, her ne kadar yakışıklı ve kibar da olsa, kendisine yaklaşan bir erkeği ironikçe geri çevirmesi, işte bu konuşulmayan baskıdandır.
Bu kültürel suçluluk duygusuyla çıkan geri çevirme refleksi, sevgi dolu anneleri tarafından sürekli poh pohlanıp, bu dünyaya bir lütuf olduklarına inandırılan Türk erkeklerinin nazik egolarına alışılmadık bir hasar tabii. Göklere çıkmış bu öz-imajı korumak için de erkekler risk almayı tamamen kesmiş durumdalar. Bir kız garanti olmadıkça, kızlara yazmak yok. Erkeklerin geri çekilmesi sonucunda, kadınlar da işi ele almak zorunda kalıp, dominolar gibi erkeklerin üstlerine çullanmaya başlamışlar. Göz kırpmalar, gülücükler, muhabbet açmalar, iltifat etmeler, sms, arama, her türlü sosyal medyada takip etmeler vesaire...
Yüzeyde, bunca kadının peşinden koşması - seçim yapmayı bir yük haline getirecek kadar - erkek egosunu iyice derinden besliyor gibiyken, aynı şekilde, arzuladığının peşinden tüm gayret ve kudretiyle koşmak, kadınlara güç veriyor gibi gözüküyor. Ama birlikteliğin ilerleyen safhalarında, bunun bir ilüzyondan ibaret olduğu anlaşılıyor. Aslında, cinslerin bu husursuz rol dengesizliği erkeklerin egosunu değil, feminenitesini besliyor. Kadınların gücünü değil, öz-güvensizliğini büyütüyor. Patlatılmış bir balon gibi sönmüş erkeklerin, devamlı kızıp sahiplenen eğitim çavuşu kıvamında kadınlarla evlenmelerine tanık olmamız şaşırtıcı değil. Erkeklerin sonra onları aldatması da. Bozulmuş dengeyi düzeltmek için yeniden erkek gibi hissetme çabaları. Kadınlar ise, ya şefkatli kızarkadaşlarıyla ya da vücutlarına saplantıyla odaklanarak kendilerini yeniden kadın gibi hissetmeye çalışıyorlar.
Sistem bozuk. Ben bunu kabullendim. Her ne kadar başlangıçta kendi güvensizliğimle flört etmiş olsam da, sonunda anladım ki bu durumun benim zekam, sevimliliğim veya güzelliğimle hiçbir ilgisi yok. Bir seçim yapmak zorundaydım. Ya bu oyunun kurallarıyla oynayacağım, veya mutlu bir bekar olacağım. İlişkilerim olmadı değil, sistemdeki bir kaçak sayesinde... Sosyal okasyonlar. Yani eğer ortak bir arkadaşın ortak bir olayındaysa, erkekler kadınlara daha rahat yaklaşabiliyorlar. Ama gel gelelim, bekar veya değil, bu kurallarla oynamayı reddediyorum. Bir kadın gibi hissedip davranmayı seçiyorum.
Umarım bu Sevgililer Günü, herkes kendi özüne yakışacak şekilde davranır. Erkekler erkek, kadınlar kadın olur. Öyle olsa herkes nasıl da rahatlar.






Finally someone put it into words :)
ReplyDeleteçok doğru bir ifade..teşekkürler..
ReplyDeleteben de herkesin kendi özünden gelen şekilde davranmasını ve bunun da karşılıklı olarak kabul edilmesini umuyorum.
Kezbanların burnu sürtmeye başladı yani! Yabancı kadınlarla evlenen erkeklerin sayısındaki artışta hesaba katılırsa bu aslında daha iyi günleriniz.
ReplyDelete